Peut-on imaginer un monde sans Jean Valjean, Cosette, Gavroche, Javert ou Fantine, à jamais vivants au Panthéon de l'esprit humain ?
En 1862 paraissent Les Misérables, qui désignent toutes les victimes d'un ordre social dont Victor Hugo condamne les injustices. Immense épopée populaire, le roman est emporté dans l'air de Paris et de ses bas-fonds, l'odeur des barricades et de la Révolution. Il deviendra l'une des œuvres les plus lues dans le monde.
On dit que lorsque les premières épreuves sortaient des presses, les correcteurs et les imprimeurs pleuraient.
Fransız yazarı Victor Hugo (1802-1885 Sefiller adlı dev romanının önsözünü şöyle bitirir: 'Yeryüzünde yoksulluk ve bilgisizliğin egemenliği sürdükçe böylesi kitaplar gereksiz sayılmayabilir.' Victor Hugo ateşli bir yurtseverdi. Yurdunun çıkarları adına siyasal kavgalardan hiç çekinmedi. Bu yüzden adına siyasal kavgalardan hiç çekinmedi. Bu yüzden de tam yirmi yıl sürgünde kaldı. Bu sürgün yılları gerek şiir gerek roman açısından onun en verimli dönemi oldu. Sefiller de bu yılların ürünüdür (1862). Bu dev romanı genç okurlara yalınlaştırılmış kısaltılmış biçimiyle sunarak bu ölümsüz yapıta yeni okurlar kazandırmayı amaçlıyoruz. Özellikle direnişçilerin safında yer alan Küçük Gavroş'un serüvenini kolay kolay unutamayacaksınız. Bu romanda bir toplumun çöküş yıllarını yaşarken o toplumun içindeki diriliş tohumlarının yeşerdiğini de göreceksiniz.